Türkiye'deki Yaratıcılardan Esinler

Suhandan Özay Demirkan, Lif Sanatçısı

 

 

KONU BAŞLIKLARI:

YARATICILIK

BİR ESERİN YARATICILIĞININ ANLAŞILMASI

AİLENİN YARATICILIKTAKİ ROLÜ VE KATKISI

USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİNİN YARATICILIKTAKİ ÖNEMİ            

YARATICI BİR KİŞİNİN PROFİL ÖZELLİKLERİ

YARATICILIKTA RİTÜELLER

YARATICILIĞIN HAZIRLIK SÜREÇLERİ

1.SÜREÇ: RUHUN HAZIRLANMASI

2.SÜREÇ: GÖZLEM YAPARAK GÖRSEL ZEKAYI GELİŞTİRMEK

3.SÜREÇ: HAYAL KURMAK

İLHAM PERİSİNİN GELİŞİ

TEKNOLOJİNİN YARATICILIĞA ETKİSİ

YARATICILIKTA BAŞARISIZLIK 

GENÇLERE YARATICILIKLARINI GELİŞTİRMELERİ İÇİN ÖNERİLER

SİZİ ETKİLEYEN YARATICILAR, YARATICILIK İŞLERİNDEN ÖRNEKLER 

 

YARATICILIK

ALPER ALMELEK: Yaratıcılığı nasıl tanımlıyorsunuz?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Yaratıcılık Latince ‘creo’dan geliyor. Ondan sonra sorgulama aydınlanma döneminde ortaya çıkıyor. Mantık başlıyor, sorgulama başlıyor. Yaratıcılık öncelikle bilgi ve deneyim ile birlikte kültür açısından donanımlı olmak gerekir ki yeni, özgün bir şey çıkabilsin. Özellikle bizler için Anadolunun derin  kültürü çok önemlidir. Geçmişini benimsemek ve tanımak; gerek teknik gerek kavramsal bir kültürel deposu olan Anadolu sanat tarihini özümsemek ve benimsemek gerektiğine inanıyorum…

ALPER ALMELEK: Genelde yaratıcılığı birbirinden iki farklı konuyu birleştiren ya da yeni bir fikir veren olarak tanımlarlar. Siz bu tanıma katılıyor musunuz?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet katılıyorum. Ama yaratıcılık bence bireyin kendini tanıması ve bilgisi. Artı deneyimi. İmaj çok yanlış bir kelime bence.

 

BİR ESERİN YARATICILIĞININ ANLAŞILMASI

ALPER ALMELEK: Peki sizce yaratıcı olan bir esere baktığınızda bu müzik olabilir kendi alanınızda tekstil olabilir ya da bir resim onun yaratıcı olduğunu kavramanız için ne gerekir? Niye o esere yaratıcı dersiniz? Sizde ne uyandırıyor ki onu yaratıcı buluyorsunuz?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Şimdi şöyle, ben tekstil okudum. Viyana’ya 63’lerde gittim. O yıllar tekstil tasarımlarında Lozan Bienalleri vardı. Lozan’da o dönem, tekstil sanatı ilk kez üç boyutlu olarak sergilendi. O zamanki ustalar çok cürretliydiler ve yıktılar kuralları. Yani tekstil sanatı ‘tapestry’ olarak, eskiden daha çok duvar halılarından oluşuyordu. Yani hikayeler halılarda dokunarak atölyelerde (Belçika, Fransa, Hollanda gibi) çalışılıyordu. Bunlar havada duran üç boyutlu işler yaptılar. Ve kuralları yıktılar.

ALPER ALMELEK: O zaman yaratıcılıkta kuralların yıkılması bir kıstas diyebiliriz.

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet diyebiliriz. Çünkü mesela Lozan’da sokakta bütün tekstil parçaları bayrak gibi sallandı. O yıllar bu bizi çok etkiledi. Ben talebeydim. Yani onları yaşadım. Bir de tabi Türkiye’ye döndükten sonra kendi evimde anneannemin evindeki objeleri tanıdım.

ALPER ALMELEK: Julian Barnes’ı duydunuz mu? Julian Barnes 21. Yüzyılda bir eleştirmen Gözünü Açık Tutmak isimli bir kitabı var. Kitapta bir yaratıcı esere baktığımızda birtakım soruları kendimize sorarız diyor; Eser bizim kalbimizi titretir, bizi düşüncelere sevk eder, hayal kurmamızı sağlar, heyecanlandırır. Hatta biz o eserde bir hüner yetenek görürüz. Ve biz o esere yaratıcı diyoruz. Bunlara katılıyor musunuz?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Katılıyorum.

ALPER ALMELEK: Sizde de aynı etkiyi yaratıyor mu?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Bende şöyle bir şey olabilir. Çünkü ben tekstil eğitimi aldım, dokumacıyım ben. Dokumacı, baskı, moda her şeyi öğrendik. Böyle bir üç boyutlu işi gördüğüm zaman çok yaratıcı diyelim hemen kendim ondan hemen ilham alıyorum. Esinleniyorum ve hemen nasıl kendime döndürebilirim diye çalışıyorum.

ALPER ALMELEK: O zaman yaratıcı bir eserin  yaratıcı olduğunu düşündüğünüzde ondan ilham da alıyorsunuz ve ondan esinleneceğinizi düşünüyorsunuz.

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet tabii ki eğer benim alanımdaysa.

ALPER ALMELEK: O zaman ondan esinleniyorsunuz. Ondan yeni bir eser çıkarmayı hayal ediyorsunuz. Çünkü o eseri yaratıcı buluyorsunuz.

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet. Malzeme bilgisinden ya da teknik çalışılmasından ya da duruşundan…

 

AİLENİN YARATICILIKTAKİ ROLÜ VE KATKISI

ALPER ALMELEK: Sizce sizin kendi aileniz bu sanatı icra etmenize ne kadar destek oldular?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: İzmir Amerikan  Koleji’nde okudum. Bu bir şans. O dönemde Amerikan Koleji’nin bize verdiği müthiş bir eğitim vardı.

ALPER ALMELEK: Aileniz sizi destekledi mi peki?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Annem resim yapardı. Ama benim dönemimde yapmıyordu. Onlar Fransız Okulu’na gitmişler. Babam doktordu. Tabii önce beni evlendirmek istediler. Ama ben istemedim ve Viyana’da okumak istedim. Yine de babam götürdü beni. Tam destek oldular yani.

 

USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİNİN YARATICILIKTAKİ ÖNEMİ         

ALPER ALMELEK: Bazen yaratıcılar ustadan etkilenirler. Usta onlar için ilham veren kişi olurlar. Sizin böyle bir ustanız oldu mu?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Tabii ki. Öncelikle Amerikan Koleji’nde çok resim yapardım. Hatta arkadaşlarımın ödevlerini de yaparmışım. Orada resim hocaları çok önemliydi. Genelde Amerikalıydılar. Ondan sonra iki üç yıl üniversiteye gitmedim. Vedat Mavi Tan’dan resim dersleri aldım. İlk ustam oydu diyelim. Ondan sonra Viyana’ya giderken bütün o yaptığım tabloları götürdüm. Portfolyo diyoruz ya. Güzel Sanatlara misafir olarak gittim ve temel tasarım dersinde İtalyan bir hoca vardı; Tasquin diye bir proseför. Beni kabul etti. Orada o dönemde çok farklı ülkelerden İran, İskandinav, Türk  öğrenciler vardı. Farklı kültürlerden bir mozaik oluşmuştu. Hocayla bir süre çalıştım. Ancak sonra ben tekstilde branşlaştım.

 

YARATICI BİR KİŞİNİN PROFİL ÖZELLİKLERİ

ALPER ALMELEK: Peki sizce yaratıcı olan bir insanın profil özellikleri nasıldır? Neler olabilir? Örneğin bir tanesi sabır olabilir. Kapanıyorsunuz atölyenize ve bir eser çıkartıyorsunuz. Bazen bu günler sürüyor. Sabrın dışında başka neler olabilir?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Sabırdan önce görmeyi ve bakmayı bilmek. Yani bir sergiye gidersin görürsün ve çıkarsın. Ama bunlar çok mühim. Rengi, malzemesi vesaire…

ALPER ALMELEK: O zaman iyi bir gözlemci diyebilir miyiz? Bakmaktan kastınız burada gözlem yapmak sanırım?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet gözlem. Ama daha kişisel olmalı. Bakmayı bilmek. Görmeyi görmek.

ALPER ALMELEK: Başka bir özellik aklınıza geliyor mu yaratıcının sahip olması gereken?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Uzun bir deneyimim oldu güzel sanatlarda. Ben Viyana’da Uygulamalı Güzel Sanatlar üzerine okudum. Orada tabi müthiş bir deneyimimiz oldu. Ve o deneyimleri Türkiye’ye döndükten sonra değerlendirebildim. Bir kere birikim çok önemli. Aldığın eğitim, bilgi ve deneyim. Deneyim çok önemli ve onun verdiği özgürlük ve kendine olan güven de önemli. Bilgi çok önemli. Onlar olunca kendine güveniyorsun. Çünkü problemin çözümlenmesini görebiliyorsun.

ALPER ALMELEK: Özdeşleştiriyorsunuz, kendinize mal ediyorsunuz ve onunla ilgili yeni bir şey çıkarıyorsunuz. Öyle diyebilir miyiz?

 SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet tabii. Mesela bu çarıklar nasıl çıktı? Ben Gaziantep’e gidiyorum. Tekstilci olduğum için ‘ikat’ diye bir teknik var. En zor teknik. Uzakdoğu’dan. Bunlar ipekleri, kotonları bağlıyorlar desen çıkacakmış gibi. Sonra tezgaha koyup dokuyorlar. Ve bu hale geliyor. Bu teknik bizim Gaziantep’te çok eski 10. yüzyıllarda ‘Kutnu’ denilen aynı teknik. Evlerde yapılıyor, tezgahlarda dokunuyor. Yani bunu yüceltmek için başladım. Gaziantep’de yemeni çok eski. Kumaşlarda kutnu. Ama şimdi maalesef endüstriyel tasarıma geçirdiler. Fabrikasyon devreye girince işin otantikliği bozulmaya başladı. Haliyle ucuzlamaya başladı. Bir de son dönemde Suriye’den gelen işçileri düşük maaşlarla da çalıştırınca maliyetleri daha da düştü.

 

YARATICILIĞIN HAZIRLIK SÜREÇLERİ

1.SÜREÇ: RUHUN HAZIRLANMASI

ALPER ALMELEK: Derste Yaratıcılığı işlerken üç hazırlık sürecinden bahsediyorum. Tabi bunlar arka arkaya gelmek zorunda değil. İç içe de olabilir. Ama insanlar yaratıcı olmak için üç aşamadan geçiyorlar. Bunlardan bir tanesi ruhun hazırlanması. İkincisi gözlem yapıyoruz ve üçüncüsü hayal kuruyoruz. Bunları tek tek size sormak istiyorum. Sizin kendinizi huzurlu hissettiğiniz, gittiğinizde mutlu hissettiğiniz bir yer var mı? Eviniz olabilir, atölyeniz olabilir ya da herhangi başka bir yer?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN:  Alaçatı’ya kaçıyorum özellikle kış aylarında. Dokuma tezgahım var. Ama onu şimdi çalışmıyorum çünkü çok zoruma gidiyor. Salonuma da küçük bir tezgah koydum. Onları yapıyorum.

ALPER ALMELEK: O zaman salonunuzda tezgahınızın önüne oturduğunuzda orası mı sizin için ruhunuzun arındığı yer?  

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet çok seviyorum. Çünkü 96 yılında babam vefat edince aldım o evi. Kış aylarında orası bana çok huzur veriyor.

ALPER ALMELEK: Peki bu konsepte inanıyor musunuz? İnsanın kendi ruhunu arındırması için bir yer bulmasına..

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Kesinlikle inanıyorum. Ben ruhumu arındırmak için hep kaçarım. Kimi zaman Hindistan’a giderim, oraya kaçarım, buraya kaçarım.

 

2.SÜREÇ: GÖZLEM YAPARAK GÖRSEL ZEKAYI GELİŞTİRMEK

ALPER ALMELEK: Ruhun arınması için kaçmak. Çok güzel oldu bu. İkinci olarak gözlem yapıyoruz. Yaratıcının iyi bir gözlemci olması lazım. Sizce bir insan gözlemciliğini arttırmak için nasıl kendini geliştirmeli?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Gözlem artı baktığını görmesi lazım. Odaklanmalı. Ancak teknoloji (cep telefonları vs) kişinin gözlem yapmasını engelliyor. Buna çok dikkat etmeli.

ALPER ALMELEK: O zaman teknolojiyi bir kenara bırakmalı, odaklanmalı ve gözlem yapmalı diyebiliriz…

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Rengine bakacak, malzemeye bakacak. Malzeme bilgisi çok önemli. Renk algısı çok önemli. Birleştirme kompozisyon çok önemli. Ama kendi deneyimi, bilgi birikimi olmak durumunda.

 

3.SÜREÇ: HAYAL KURMAK

ALPER ALMELEK: Onun dışında bir de hayal kurmak var. Sizce bir insan hayal kurmasını nasıl geliştirebilir?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Maddi problemleri yoksa, hastası yoksa, oturduğu yerde oturabiliyorsa problemsiz olması gerekiyor. Problemli dönemde yapamıyoruz bir şey.

ALPER ALMELEK: Peki problemsiz bir dönemde olduğumuzu varsayalım. Hayal gücünüzü geliştirmek için bir egzersiz ya da bir şey önerir misiniz?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Ben devamlı bakıyorum. Açıyorum bilgisayarımı dokuma başlıklarına bakıyorum. Dünyada ki sergilere bakıyorum. İçine giriyorum onların. Neler yapmışlar diye. Ayakkabıda ben uluslararası tanınmış bir kişi oldum artık.

ALPER ALMELEK: O zaman şöyle diyebilir miyiz? Olabildiğince olduğumuz alanda farklı sergilere gitmek, okumak, alanı görmek lazım…

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet evet diyebiliriz.

 

YARATICILIKTA RİTÜELLER

ALPER ALMELEK: Peki biraz önce ruhu hazırlamaktan bahsettik. Bir de işin başka bir boyutu var; ritüeller. Çalışma ritüelleri… Sizin çalışma ritüelleriniz var mı? Mesela belki bir mekanda çalışmak, belli saatlerde çalışmak vesaire…

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet var. Kocam hiç hoşlanmıyor. Çünkü yemekten sonra bilgisayara oturuyorum. 01:00’e kadar hiç kalkmam. Devamlı çalışıyorum. Maillerime bakarım ama asıl alanımda neler olduğuna bakarım. Özellikle Amerika’ya. Orada çok arkadaşım tanıdığım var.

ALPER ALMELEK: O zaman bunu ritüel kabul edebiliriz. Akşamları üç dört saat durmadan araştırma yapmak, çalışmak..

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Bir de ben sokağa çıkmayı çok seviyorum. Sabahleyin muhakkak kendimi dışarı atarım. Alışveriş ya da küçük bir yürüyüş. İzmir’de Fuar solumda sağımda da Kordon. Onun için devamlı yürüyorum.

ALPER ALMELEK: Yürürken de aklınıza fikirler geliyor.. Nazım Hikmet şiirlerini yürürken yazarmış. Hapishanede olduğu dönemde avluda volta atarmış ve aklına şiir gelirmiş. Ve şiiri o anda yazarak aklında tutarmış.  Sonra durduğunda aklındakini hemen kağıda geçirirmiş. Sizin de aynı şekilde yürümekten aldığınız haz var.

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet yani sokak benim için çok önemli. Gözlemliyorum. Mesela bu sergiye yaptığım küçük dokumalarım var. Alaçatı’ya giderken mevsimler diye düşündüğüm; yeşiller, sarılar, onlardan esinlendim.

 

İLHAM PERİSİNİN GELİŞİ

ALPER ALMELEK: Peki şimdi siz ruhunuzu arındırdınız hayallerinizi kurdunuz gözlemlerinizi yaptınız. Sonra böyle kapıda bir tak tak tak sesi karşınızda İlham Perisi.

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Nerede o günler ya? Gülüşmeler..

ALPER ALMELEK: Ama yaratmaya başladınız sonuçta bir kere. Dokumalarınızı ortaya çıkarmaya başladınız, çarıklarınızı yaptınız. İlham perisi geldiğinde yani yaratmanın o hissi The Muse geldiğinde o anda ne hissediyorsunuz?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Her şeyden kaçıp insanlardan kaçıp odaklanmak. Kocamı bırakıp kaçarım ben.

ALPER ALMELEK: Peki bir heyecan hissediyor musunuz? Sizi alan sarmalayan?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Tabi ki. Müthiş bir heyecan. Her şeyi bırakıyorum. Bulaşığı bile yıkamam. Çok iyi anlaşıyoruz. Mustafa çok iyi güzel yemek pişirir. O da diyor ki ben kaçtığımda aman git de kafamı dinleyeyim. Ama ben bir de şeyi seviyorum. Aynı zamanda ben birde moda yapıyorum. Alaçatı’da ot festivalleri oluyor. Eski Alaçatılıyım ben 96’dan beri. Şimdi ot festivalleri var. Rezalet diyorlar ama ben öyle görmüyorum. Çünkü iki evim var. Biri galeri olarak yapıldı. Bütün genç sanatçıları davet ediyorum ve sergi yapıyorum. Konseptim var her sene. Mesela Anadolu Zanaatları benim için çok önemli. Mesela keçe… Keçe ile ilgili konferans verdim. Zanaattan Sanata diye bir konsept yarattık. Litvanyalı herkes geldi.

 

TEKNOLOJİNİN YARATICILIĞA ETKİSİ

ALPER ALMELEK: Dünya şu an çok ciddi bir şekilde teknolojiye sarmış durumda. Teknoloji ilerliyor, makineler, internet, dijitalleşme. Siz teknolojinin sizin sanatınıza pozitif etki yarattığını düşünüyor musunuz? Ya da negatif etkileri de var mı?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Sanat ve zanaat el işçiliğine dayanır… Ancak pek çok elişi teknikleri artık Cad-Cam olarak üretilmeye başlandı. Zamana da uymak gerekir. Ancak örnek olarak bizim el dokuması halılarımızın ne hale geldiğini bilmem fark edebiliyor musunuz?

Anadolu motifi ya da yöreye özgün parçalar yerine endüstriyel çok ucuz imalata yönelindi. Bu yöneliş belli başlı halıcılar tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle özellikle Amerika’da zanaat üzerine yoğunluklu hareketler başladı.

Tabii ki teknolojiyi ve üretimi küçümsemiyorum. Tasarımcılar bu teknikleri de öğrenmeli ve üretebilmeli, özgün tasarımlar çıkabilmeli…

 

YARATICILIKTA BAŞARISIZLIK 

ALPER ALMELEK: Sizce başarısızlık yaratıcılığın neresinde? Siz başarısız olduğunuz dönemler geçirdiniz mi? Bununla nasıl baş ettiniz?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Fiziksel olarak hastalandığım dönemlerim oldu. Ama umut olduğu zaman, bana umut verdiler iyileşeceksin diye o zaman hemen bir sergi program yaptım. Yani ileriye dönük bir plan program yaptım.

ALPER ALMELEK: Eserleriniz için hiç reddedildiğiniz bir dönem oldu mu? Ya da o tarz bir şey yaşadınız mı?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Ben şimdiye kadar ayıp olacak ama hangi bienale katıldıysam seçildim. Hiç olmadı reddedildiğim. Viyana’da da Akademi ödülü kazandım. Ama neydi bak. Çünkü tekstil bölümü olduğu için asistanlarım vardı. Profesör her sabah gelir ne yaptığına bakar bir kere. Bu çok güzel motive ediyor seni. Bayılırdık ona çünkü çok ilgilenirdi. Bana dedi ki sen işleme yap. Nakış bizim Anadolu kültüründe var ama herkesin çeyiz sandığındadır. Ve grafiklerim çok iyi olur dedi. Ve hakikaten de İsviçre keteni aldık ettik nakış yaptım iki tane.

 

GENÇLERE YARATICILIKLARINI GELİŞTİRMELERİ İÇİN ÖNERİLER

ALPER ALMELEK: Sizin alanınızda ki genç bir yaratıcıya yaratıcılığını geliştirmesi için ne gibi önerilerde bulunursunuz? Ne yapmalı?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Bir örnek vereceğim. Benim Mustafa diye bir öğrencim vardı. Önceleri çok çekingendi. Ama sonra ayakkabı tasarımında, takı tasarımında ödüller aldı. Ben ona yüksek lisans ödevi olarak shibori tekniğini verdim. Japon tekniği felsefesi de var Japonya’da. Şimdi o işleri yapıyor ve ben onu her sergide koyuyorum. Önce onunkiler satılıyor. Burada Ayşe Takı’ya önerdim. Shibori katlama tekniği muazzam bir şey. Yani aynı zamanda onun para kazanması. İpeği bazen ben alıyorum ama yapıyor alıyor.

ALPER ALMELEK: O zaman bunu belki şöyle yorumlayabiliriz; yeni alanlar denemesi ve kendisini yeni alanlar ve perspektiflerle geliştirmesi diyebilir miyiz? Çünkü siz Mustafa’ya Japon tekniğini sundunuz. O alanda uzmanlaştı. Demek ki siz öğrencilere işin felsefesini de öğrenmelerini öneriyorsunuz. Sadece tekniğini değil….

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Evet diyebiliriz. Tabii felsefesi de önemli. Japonların doğa olayları var çünkü. Oradan esinleniyorlar.

ALPER ALMELEK: O zaman doğru yönlendirmelere de maruz kalmak lazım diyebilir miyiz? Kişi en iyi bildiği alanda mı daha çok uzmanlaşmalı ve zamanını oraya ayırmalı?

SÜHENDAN ÖZAY DEMİRKAN: Yüzde yüz deriz. O zamanlar üç beş el becerisi müthişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Load More Related Articles
Load More By websitesiadmin
Load More In Türkiye'deki Yaratıcılardan Esinler

Yanıtla

Your email address will not be published.Gerekli alanlar işaretlenmiştir. *

Check Also

Bireysel Yaratıcılığın Farkındalığı ve Gelişimi, İTÜ Türk Dünyası Kulübü

Dün akşam İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Dünyası Kulübü ...

FORMÜLÜM


Alper Almelek 1971’de dünyanın en güzel şehri olarak nitelediği İstanbul’da doğmuştur. University of Southern Maine ve Sonoma State University’de Siyasal Bilimler ve Müzik eğitimi (Opera Şarkıcılığı ve Piyano) görmüştür. 1995’te yurda dönüşü ertesinde 11 yıl boyunca aile işinde çalıştıktan sonra Siegwerk Corporation’ın Türkiye Genel Müdürü...
DEVAMINI OKU

TESTLER

KİTAP İNDEKSİ

INSTAGRAM KÖŞESİ

Instagram has returned invalid data.

İŞ’TE KAHKAHA