Said Business School, University of Oxford’da Postgraduate Diploma eğitimi alırken ilk yazılı sınavımız için bize iki seçenek sundular, ya her zamanki sınıfımızda ya da Examination Hall’da sınav olabilirdik. 30 ülkeden gelen 50 öğrencilik tüm sınıfımız neredeyse bir ağızdan Examination Hall’u ve geleneksel yöntemle sınav olmayı seçti. Oxford dünyanın en eski üç üniversitesinden biri olarak 900 yaşında. Examination Hall da herhalde 500 yaşında falandır. Kurallar şöyle olacaktı: 1) Sınav günü takım elbise giymek şart. Erkekler siyah ceket ve pantolon, beyaz gömlek, papyon veya siyah kravat, kep ve pelerin. Kadınlar da hemen hemen aynı. 2) Yanımıza cep telefonu benzeri cihazlar alamıyoruz. 3) Said Business School’un önünde buluşup oradan otobüslerle Examination Hall’a gitmemiz gerekiyor. 4) Yanımıza kompozisyonları yazmak için yalnızca tükenmez kalem alabiliriz. Ancak eğer süsleme yapacaksak (şekiller çizmek vs) o zaman renkli kalemler kullanabiliriz. 5) Yanımıza Oxford Kimlik numaramızı + Oxford Kimlik Kartımızı almamız zorunlu çünkü sınav kağıdının üstüne isim-soyadlarımızı yazmamız yasak. Bu sınavı iki ayrı hoca okuyacak ve kimin kağıdını okuduklarını bilmeyecekler. Eğer ikisinin verdikleri notlar birbirinden çok ayrık ise o halde birbirleriyle bağlantıya geçerek niye böyle yaptıklarını tartışacak ve ona göre bir puanı kararlaştıracaklar. Ne muhteşem bir yöntem değil mi? Bu şekilde öğrenci kağıdının tamamiyle tarafsız okunduğunu biliyor.
Examination Hall neredeyse bir blok kadar uzanan dev bir bina. Yalnızca Oxford Üniversitesi’nin sınavları için kullanılıyor, isminden de belli olduğu üzere. İçeri girdiğimizde önce bizi girişte bir süre beklettiler. Burada artık konuşmamamız konusunda bizi uyardılar. Banttan bir ses bize sınava giriş kuralları hakkında bilgi verdi. Sonra bizi yukarı kata çıkararak bir süre yürüttüler ve kocaman bir sınav salonuna soktular. Orada herkes kendi ismini genel kağıttan kontrol etti. Arkasından tek kişilik masalara oturduk. Bize bir şişe su bırakılmıştı. Sınavın kendisi ile ilgili kurallar: 1) Sınav 2 saat sürecektir. 2) Sınavı 2 saatten daha önce bitirirseniz dahi yerinizden kalkmayın, sürenin bitmesini bekleyin. 3) 2 kez tuvalete gidebilirsiniz. 4) Önümüzde 2 tane 15’er sayfalık blok halinde çizgili defterler var. Biri biterse diğerine başlayabiliriz. 5) Sınavda bahsedeceğimiz herhangi bir alıntı ve/veya modelleme var ise, bunların kime ait olduklarını yazmamız katiyetle şarttır. Sahibini belirtmediğimiz bir modellemeyi kaleme alırsak tüm sınav kağıdımızdan sıfır alacağız ve disiplin kuruluna sevkedileceğiz ve sonunda okuldan atılmamız da olasıdır. Buna plagiarism (sahtecilik) deniyor. Oxford sınav kağıtlarını belli bir yazılımdan geçiriyor ve sistem size eğer çalıntı fikir varsa hemen bildiriyor. Yani kurtuluş da yok. Modellemelerin yapıltığı tarihleri yazmamızı bizden beklemediklerini söylemişlerdi. Ancak ben yine de sınavda bahsettiğim modellemelerin yüzde 70’inin tarihlerini de yazdım. 6) Masada bizi bekleyen bir ‘Case study’ (vaka çalışması) var. Bu bize zaten tam olarak 2 hafta önce yollanmıştı ve biz de iyicene sindirmiştik. Bir borsa firmasındaki kadın patronu ele alan bir çalışma. Artık firması iyicene büyümeye başladı ve sayıları gittikçe artmaya başlayan elemanlarıyla uğraşıp bir yandan da hızla büyüyen işe karşı neler yapması gerektiği konusunda ikileme düşmüş bir patron, üstelik kendisine ve ailesine de artık eskisi kadar vakit ayıramıyor. Birinci modüldeki ‘Principles of Leadership’ (Liderliğin Prensipleri) konularında öğrendiğimiz tüm modellemelerden seçeceklerimizi kullanarak ve okuduğumuz yüzlerce sayfa makale ve yazılardan da faydalanarak bu kadına danışmanlık yapacağız yazacağımız kompozisyonda. Bundan sonra nasıl davranması gerektiğini ona anlatacağız kendi yordamımızla. Vakanın kendisi önümüzde masaya bırakılmış. 7) Ayrıca masanın üzerinde bizi bekleyen bir sayfa daha var. Orada da 3 tane soru yazıyor. Biz soruları önceden bilmiyorduk. Bize verilen talimat şuydu: Sizce biz bu vakaya göre ve tüm birinci modülde size öğretilenler göz önüne alınarak (birinci modülümüz hızlandırılmış 1 haftalık Said’de aldığımız derslerden oluşuyordu ve 2 aylık mastır programına eşitti, düşünün nasıl bir tempoyla aldık!) hangi soruların önümüzde gelmesini bekliyoruz? İşte kafamızda hayali sorular yaratıp onlara cevap vererek çalıştık sınava.
Ve sınav başladı. Tam 2 saat boyunca durmadan yazdığımı söylesem hiç abartmış olmam. O kadar ki 2 saatin sonuna yaklaştığımda sağ elim yazmaktan kas ağrıları çekmeye başlamıştı. 3 soruyu ortalama 45’er dakikalık cevaplama sürelerine ayırdım ve bu şekilde çalıştım. Bittiğinde kendimi beyinen çok yorgun hissediyordum. Bir yandan sınavın çok zevkli geçtiğini düşünürken diğer yandan ‘Acaba çuvalladım mı?’ diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Çünkü bizi Oxford sınavları için ciddi uyarmışlardı. Hocalar diyordu ki: ”Sınavda 100 almak yalnız Tanrıya mahsustur. 90’ı da peygamberlere veriyoruz.” Bu durumda 50-80 arası bir not almamız ancak mümkün gözüküyor. 49 alırsanız seneye bu modülü (toplamda 4 modül var) bir kez daha almak (ve ödemek) zorunda kalırsınız). 70 ve üstü ‘Distinciton’ (Üstün Başarı) demek.
O gün sınav sonrası öğle yemeğine geçtik okulumuzda ve hemen arkasından 2. modül resmen başlamış oldu. Tabii sınavın üzerine yoğun ders de alınca kafamız iyicene duman oldu. O akşamüstü okuldan çıkıp otelime doğru yürürken yolda Examination Hall’daki sınav oluşumun benden bıraktığı ruhani hisleri tartıyordum ki, ‘İlham Perim’ beni ziyaret etti ve Examination Song of University of Oxford’ şarkımı besteledim. Basit sözlerle yazılmış ve yine basit bir melodiyi ifade etmeye çalıştım ama içimdeki ‘yüce’ hislerle. Yaptığım besteyihemen telefonuma kaydettim.
Aylar sonra sevgili Piyanist ve Aranjör arkadaşım Oğuz Kasap ile Haydarpaşa Sinagogu’nda vermeye hazırlandığımız Shakespeare Soneleri Konserinin başlamasına dakikalar kala sinagogda hazırlık ve prova yaparken bu parçanın da hem provasını (Oğuz’un yaptığı piyano aranjmanıyla) hem de kaydını o anda gerçekleştirdik ve üzerinde mastering yapmaya gerek kalmadan aşağıda dinleyeceğiniz Youtube videosu haline getirdik. Pek tabii ki arkadaşım Begüm Vatansever’in de ince yardımlarıyla seçtiğim hem kendi çektiğim hem de internetten aldığım Oxford fotoğraflarıyla da bir klip hazırlamış oldum.
Belki de dünya sınav tarihinin ilklerinden olabilecek bir sınav şarkısını kaleme almak beni çok mutlu ediyor çünkü iyi hazırlanılmış sınavların işkence değil büyük bir mutluluk kaynağı olabileceğini düşünmekteyim. Nitekim bu sınavımdan 71 alarak Distinction (Üstün Başarı) puanına hak kazanmış oldum. Demek ki çıktığımda bu kadar iyi hissetmemin bir sebebi de iyi bir not alacak olmammış. Bunu çok çok çalışmama ve çuvallama korkusuna (korkmanın faydaları) borçluyum.