HİÇ SHERLOCK HOLMES OLMAYI HAYAL ETTİNİZ Mİ?
Oğlum Can’ın tavsiyesiyle ve onunla beraber okuyup üzerinde tartıştığımız KIZIL DOSYA’yı bir Sherlock Holmes edasıyla okuduğuma memnunum.
Tarihten bu yana bildiğimiz bir çok masal-hikaye aslında bize hayat dersleri vermek için yazılmışlardır. Sir Arthur Conan Doyle da yarattığı Sherlock Holmes karakteriyle bize öyle keyifli, öyle yararlı, öyle de muzip ve sempatik bir kişilik çizmiştir ki, her birimiz eminim ki ucundan biraz kendimizle özdeşleştirmiş onda kendimizi, kendimizde onu bulmuşuzdur.
Kitap üzerine yazdığı Önsöz’de, Ruth Rendell’ın, yorumuyla başlarsak:
‘’Bir yazar ve yapıtı için şöhretin zirve noktası, yarattığı bir karakterin okurlar tarafından gerçek bir kişi olarak görülmesidir. Karakter öyle etraflıca ve derinlikli çizilmiştir, davranışları ve alışkanlıkları, eğilimleri ve meziyetleri öyle oturmuştur, görünümü öyle net bir şekilde betimlenmiştir ki okurların bunun yaşayan bir insan olduğundan en ufak bir şüphesi kalmaz.’’ Bundan dolayıdır ki; Doyle uzun yıllar boyunca Sherlock Holmes isimli bir insanın gerçek olduğu düşünüldüğü için mektuplar almıştır.
KIZIL DOSYA eserinde de iki tane birbirinden bağımsız gibi gözüken hikayeyi işlerken Doyle, Almanca’daki ‘’Rache (intikam)’’ sözcüğünden yola çıkan içinde aşk, tutku, insancıllık, yaşam dersleri olan bir dedektiflik hikayesi kaleme almıştır. Sherlock Holmes ve onun sempatik ev arkadaşı Dr. Watson bu cinayet olayını çözerken Holmes’un inanılmaz yeteneğinden faydalanırlar.
Romanda iki önemli HAYAT DERSİ göze çarpıyor:
*Gözlem yapmak o kadar değerlidir ki, insanın hayatını çok daha iyi bir noktaya taşıyabilir.
*Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Hayata olabildiğince önyargısız bakmak gerekir.
Tabii roman bitince aklınızda şu ‘KEŞKE’ kalıyor: ‘’Ah keşke ben de Sherlock Holmes olsaydım’’.
Kitabı okumanızı öneririm.