*Bizler, içinde yaşadığımız yüzyılda, apartman kışlalarında oturan siviller haline geldik…Günümüzün yaşama mekanları, sakinlerinin bireysel ve kültürel farklılıklarını yanıtmıyor artık. Bu totaliter yalama mekanları aracılığıyla, insanın kişiliğini çevresine yansıtmasına yönelik tüm yaratıcılığı köreltilmiş, yok edilmiştir. [Cehenneme Övgü, Gündelik Hayatta Totalitarizm, Gündüz Vassaf, İletişim Yayınları, 2018, s.67]
*Eskiden hemen hemen tüm evlerin, tavan arası, kiler ya da bodrum gibi ‘gizli’ yerleri vardı. Pek çok insan için tavan arası bir yığın zengin, çılgın, nostaljik, gizemli çağrışımlar uyandırır hala. Tavan arası sadece mükemmel bir düzensizlik ortamı değil, aynı zamanda bir kuşaktan ötekine uzanan tarihsel sürekliliğe işaret eden bir yerdi. Bir zamanlar yaşamış olanlardan artakalan bir yığın öteberi, gazeteler, mektuplar, fotoğraflar – hepsi de, her şeyin bir zamanlar nasıl olduğunu gösteren tanıklardı. Tavan araları, tarihi çabucak hayata, günümüze getirebilirdi. Onların varlığı bizi anın gereksinimlerine göre biçimlendirmeyi amaçlayan totaliter devlete karşı önemli bir tehditti. Tavan arasının yok edilmesi, evin içinde barınan tarihin silinip atılması demektir. [Cehenneme Övgü, Gündelik Hayatta Totalitarizm, Gündüz Vassaf, İletişim Yayınları, 2018, s.68]
*Geleneksel İsveç mutfaklarında, anne ve çocuklar bulaşık yıkarken babanın rahatça piposunu tüttürmesi, sonra da şekerleme yapması için bir tahta sıra vardır. Burada önemli olan şekerleme yapan kişinin cinsiyeti değil, insanların bir arada bulunmasıdır. Yirminci yüzyılın kullanışlı mutfağında böyle bir sıraya yer yoktur. [Cehenneme Övgü, Gündelik Hayatta Totalitarizm, Gündüz Vassaf, İletişim Yayınları, 2018, s.68]