“Muharebe Enver Paşa tarafından kazanılmış olsaydı, Mustafa Kemal ismini memleket belki hiç duymayacaktı.” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.256)]
“Anafartalar’da sarı yağız, gök gözlü, zayıf bir adam! Fazladan asabi… Gözünü budaktan sakınmaz bir delifişek…” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.257)]
“Mustafa Kemal Paşa, Hacıbayram Camii’ne, bir sürü hocanın, şeyhin, dervişin arasında geldi. Sırtında siyah bir ceket, bacağında çizgili siyah pantolon vardı. Gene Anafartalar’daki sarı yağız, zayıf adam. İlk bakışta, Mahir Efendi’nin gözü bu paşayı gene pek tutmadı…. Mustafa Kemal Paşa’nın, sapsarı incecik ensesini uzaktan görüyordu.” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.361)]
“Mustafa Kemal Paşa, yüzüne bir şey söylenmediği halde, arkasından “Acaba!” denilen bir adam…” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.413)]
“Mustafa Kemal Paşa kadar taarruzdan hoşlanan asker yoktur. Ne hazin talih! Her zaman müdafada kalmaya mecbur oluyor.” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.421)]
“Askerler aldıkları terbiye iktizası, siyaseti ekseriya yüzlerine gözlerine bulaştırırlar. Fakat Gazi bu cinsten değil… Ama, küçük rütbeli zabitken de disiplini arkadaşları gibi anlamazmış. Onda, sivil ihtilalci tarafı, üniformalı kumandan tarafından fazla… Daha doğrusu bu iki meziyetten de istifade etmesini biliyor. Anlatamadım. Bu iki meziyet zaman zaman birbirine mütekabilen tesir ediyor. Bir büyük ve kati neticeli meydan muharebesi idare etmek ve bunu kazanmak, bir Millet Meclisi’ni, birkaç düzine valiyi ve silahsız halk kitlelerini istediği hedefe götürmek hususunda insana elbette birçok tecrübeler ve kolaylıklar verir. Kumandan, muharebeye tutuştuğu anda, insan hayatını, kanı görünce başı dönen bir sivil politikacı gibi hesaplanamaz. Bu alışkanlığı, inkılaplara tatbik ettiğini düşün… Ama, bütün muvaffakiyet, devri iyi kontrol etmeye bağlı. Bir gün gelir, ihtiyar bir politika kurdunun yumuşak sinirleri, insanı çileden çıkaran müsamahası lazım olur. Bu herhalde, “Kafalar kesilecektir” demekten daha zordur. Tarihte asker ihtilalcilerin yüzde doksan beşinin kaybetmesi işte bundan… Mustafa Kemal Paşa, pek hoşuma gidiyor. Kafa kesmekten ciddiyetle bahsettikten sonra müzakere edilen mevzuda, uzun izahat vermesi, bilhassa Hoca Mustafa Efendi’ye: ”Biz meseleyi bir başka noktai nazardan mütalaa ediyorduk. Artık tenevvür ettik” dedirtmesi şaheser… Uzun izahat vermeyebilirdi de… Yumruğunu masaya, ayağını döşemeye vurur, kararı yazdırtırdı. Hayır! Yapmadı.
-Ne fark var?
-Çok büyük bir fark… Karşısındakilere, yaşama imkanı bırakıyor. Şereflerini, haricen de olsa kurtarma imkanı…” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.515)]
“Ama bütün bunların faydasını, bir zümreye mal etmek var, doğrudan doğruya fakir halk kitlelerine vermek var. Asıl büyük meydan muharebesini Mustafa Kemal Paşa o yol ayrımında verecek.” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.516)]
“En zor yerine geldi. Karşıda belli başlı bir düşman olursa, insan ona karşı ister istemez sağlam durur. Artık karşısında cephe yok. Şimdiden sonra çete harbine başlayacak… İnsanları, tek tek, aile aile, mahalle mahalle, köy köy, kasaba kasaba fethetmek lazım.” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.531)]
“Mustafa Kemal Paşa bütün bir düşman dünyasına karşı bir başına kalacak.” [AAKA-519: Kemal Tahir-Bir Mülkiyet Kalesi 2009,(s.532)]