“İsimlerin yabancı memleketlere ayak uydurma sürecinde muhakkak bir şeyler eksilir; bazen bir nokta, bazen bir harf ya da vurgu.” [AAKA-821: Elif Şafak-Araf-Doğan Kitap 2010, (s12)]
“Ne vakit bir yabancı bir başka yabancıyla ikisine de yabancı olan ortak bir dilde sohbet etmeye kalksa, konuşmalarının en iyi tarafı budur işte. İçlerinden biri bir kelimeyi bulamadığında, öteki de bulamaz nasıl olsa.” [AAKA-821: Elif Şafak-Araf-Doğan Kitap 2010, (s17-18)]
“İngilizce rüya görmeye başlamak bir eşiktir, daha büyük bir değişimin, insanın artık aynı kişi olmasına izin vermeyecek kadar derinden bir değişimin yolda olduğunu gösteren bir işaret.” [AAKA-821: Elif Şafak-Araf-Doğan Kitap 2010, (s147)]
“Ne de olsa bir dilin yerlileri, yabancıların ürettiği mini minnacık yanlışları duymaktan hoşlanır. Nadiren müdahale ederler, ettiklerinde de çocuklarının yaptıkları hatalardan zevk alan ana babaların şefkatli ihtiyatı vardır hallerinde.” [AAKA-821: Elif Şafak-Araf-Doğan Kitap 2010, (s240)]
“Yabancı bir ülkede yaşamanın birinci icabı, insanın en aşina olduğu şeye, ismine yabancılaşmasıdır.” [AAKA-821: Elif Şafak-Araf-Doğan Kitap 2010, (s12)]
“Soyadının etiketlere sığmayacak kadar uzun olmasına ve kaybolan noktalarına hayıflanmakla geçirdiğini bilse acımasızca dalga geçer.” [AAKA-821: Elif Şafak-Araf-Doğan Kitap 2010, (s29)]
“Adımı Türkçe yazınca noktaları koyuyorum. İngilizcede noktaları kaybediyorum. Kulağa salakça geliyor farkındayım ama bazen noktalarımı kaybetmek beni üzüyor. Oradaki noktalar benimkiler herhalde, onlara iyi bak.” [AAKA-821: Elif Şafak-Araf-Doğan Kitap 2010, (s243)]