*Mülakat yapan kişilerin, adayları tanır tanımaz ilk birkaç dakika içinde –hatta daha da kısa bir sürede- onlarla ilgili kararlarını verdiklerini düşünün. Eğer görüşmenin ilerleyen dakikalarında adayın davranışları tamamen farklı bir tablo çiziyorsa, ortadaki kanıtlar ilk izlenimlerinin aleyhinde bile olsa, mülakatçının fikrini değiştirme ihtimali son derece düşüktür. Diyelim potansiyel ekip arkadaşı olarak birinin uygunluğuna karar vermeye çalışıyorsunuz. Adı, Amy olsun. Size biraz Amy’den bahsedeyim. Öncelikle zeki ve çalışkan bir kız bu. Orada durun hemen. Muhtemelen şimdiden şöyle düşünüyorsunuz. İyi, peki, harika, bizimle çalışmak için mükemmel biri olabilir. Zeka ve çalışkanlık, ikisi de takım arkadaşımda görmek isteyeceğim özellikler. Peki ama cümlenin sonuna, “kıskanç ve inatçı” diye ekleseydim? Şimdi o kadar da iyi gelmedi, değil mi? Ama ilk kapıldığınız önyargı son derece güçlü olacak. Sonradan gelen özelliklerini göz ardı ederken, ilk saydıklarıma daha çok ağırlık vereceksiniz. Bunun sebebi de ilk sezgileriniz. Eğer ilk söylediğimle sonradan eklediğim özelliklerin yerini değiştirirseniz, bu sefer de tam tersi olur; ilk başta kıskanç ve inatçı olarak gördüğünüz biri, istediği kadar zeki ve çalışkan olsun, bir işe yaramaz. [Mastermind, Sherlock Holmes Gibi Düşünmek, Maria Konnikova, BKZ Yayıncılık, 2015, s.21-22]
“Tutarlı olmayı severiz. Yanılmak hoşumuza gitmez. Bu yüzden, sonradan önümüze çıkan kanıtlar ve gösterirse göstersin, ilk izlenimlerimiz daima etkisini göstermeye çalışır. [Mastermind, Sherlock Holmes Gibi Düşünmek, Maria Konnikova, BKZ Yayıncılık, 2015, s.21-22]