“Öyle tehditkar bir yakınlığı vardı ki insan neredeyse nabzının atışını duyabiliyordu. Kirli, dar, yılankavi sokaklar, pencereleri ardına kadar dışarıda zonklayan hayata açılmış üst üste, iç içe, salaş evler, kimileri hayli bakımlı ve tıknaz, kimileri sefil sürü sepet kediler; sadece uzun zaman önce sönüp gitmiş hayatların izleriyle değil, daha doğmamışların işaretleriyle de kaplı tarih bulamacı. Buradan böyle bakar bakmaz şehir pek çirkin görünmüştü Ömer’e.” [AAKA-821: Elif Şafak-Araf-Doğan Kitap 2010, (s360)]
‘’İstanbul kar altında tam bir masal şehrine dönerdi. Camiler, kiliseler, sinagoglar, Boğaz köprüleri beyaza bürünür, hava hafif bir sisle dalgalanırdı. Böyle havalarda Boğaz’ın mavi suları camgöbeği yeşile dönüşürdü. Şimdi de şehir hızla beyaz giysisini giyiyordu. Babaannemi hatırladım yine. Kar Anadolu’nun yorganıydı ama İstanbul’un da beyaz masal peleriniydi.’’ [AAKA-518: Zülfü Livaneli-Serenad, Doğan Kitap-Mart 2011, (s.346)]