Her bir kitap kendi içerisinde bir kütüphanedir. O yüzlerce sayfalık romanı elinize alın, yazar nasıl da yazdığı hikayenin ayrıntılarını günlerce haftalarca oradan buradan toplamıştır. Bir kısmı ezberinden bir kısmı da notlarından önüne geliyorlardır. Yazarın mutlaka dünyaya vermek istediği çeşitli mesajlar vardır. Bu mesajların bir kısmı yazdığı romanın/hikayenin özüyle yakından alakalıyken bir kısmının da romanın konusuyla yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Ancak yazar yine de bir şekilde karakterlerinin ağızlarından o mesajları da dünyaya iletmeyi başarır hem de doğallıktan hiç ödün vermeden. Peki bilinçli ve bilinçsiz gibi görünen bu evrensel mesajları nasıl bulacağız. İşte bunun için Kitap Sherlock Holmes’u olmak gerekir. Ben buna talibim. Elimde sarı bir fosforlu kalem, bir yandan romanın müthiş keyfine doyamazken bir yandan da tüm kitabı inceden inceye kurcalarım, hangi sayfada yazarın hangi mesajları vermeye çalıştığını gözlemler bunları not alırım. Yazarın kitabın farklı ve önemli karakterlerini nasıl incelediğine işaretler koyarım. Yazarın toplum, politika, tarih, din, arkadaşlık, kadın-erkek ilişkileri gibi birbirinden çok farklı konular hakkındaki görüşlerini bir kenara ayırırım. Kitabı okumayı bitirdiğim zaman da bütün bu topladığım bilgiler birbirleriyle moleküller gibi birleşmeye çalışırlar. Tabii bunlardan önce kitabın güzelce bir özetini çıkartırım yoksa zaten hafızamda fazla kalmayacaktır. Ama özetini çıkardığım bir romanı 6 sene sonra ele aldığımda özeti okuyarak tüm hikayenin sanki dün okumuşum gibi bana geri gelmesine hayretle mutluluk karşımı bir hisle şahit olurum. İşte aşağıda elimdeki 1500 + eserden ancak birkaç tanesinin bahsetmiş olduğum sistemle çıkardığım özet ve gözlemlerini bulabilirsiniz.