“Yukarı ile ilişkileri yönetmek için içinde bulunduğunuz gerilimleri tamamen kenara koyarak sükunetinizi korumanız ve zihninizi açık tutmanız şarttı. Öngörülerde, doğru varsayımlarda bulunarak, adeta satranç oynar gibi hamlelerinizi önceden hesaplama becerisine sahip olmanız gerekirdi. En önemlisi de, yüzde yüz güven sağlamanız, her konuyu konuşabilecek donanımda olmanız lazımdı… ve yurtdışında iş seyahati yaparken sizin yokluğunuzu fırsat bilerek gelecek haksız şikayetlere hazırlıklı olacaktınız!” (s.238) [Benden Sonra Devam, Y.Akın Öngör, Alametifarika Yayınları, 2013]
“Bu beklenmedik haber karşısında son derece üzüldüm ve sessiz kaldım. Çok sinirlendiğim, üzüldüğüm zaman, ani olarak ağzımdan çıkacak sözlerin yanlış yerlere gideceğini düşündüğüm için konuşmaya mutlaka ara verirdim.” (s.232) [Benden Sonra Devam, Y.Akın Öngör, Alametifarika Yayınları, 2013]
“Bununla birlikte konuyu açmak için en elverişli anı dikkatle seçmeye çalıştım; çünkü dediğim gibi, Bay Farraday’in tutarlılığından bir an bile kuşkuya düşmesem de, bu konuyu aklının karışık olduğu bir sırada ortaya atmam doğru olmazdı. Bu koşullarda ağzından çıkabilecek olumsuz bir yanıt, işverenimin bu konudaki gerçek duygularını yansıtmayabilirdi; ama bir kez geri çevrildikten sonra ağzımı bir daha kolay kolay açamazdım. Bu nedenle uygun bir vakti seçmem gerekiyordu.” (s.16) [Günden Kalanlar, Kazuo Ishiguro, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 2017]
“…o anda gözlerinin önünde duran, yakınlarındaki bir cisme, örneğin ipek bir mendile ya da altın bir tokaya değinerek daha önce bu şeylere sahip olanları, onların efendilerini ve satıcılarını anlatarak söze başlar, sahibesinin hayal gücünü nereye isterse oraya yönlendirirdi. Böylece öykü gerçeklik kazanır, sarayların damlarından satıcıların kayıklarına, limandaki kayıklardan gemilere ve oradan da dünyanın en uzak köşelerine doğru su gibi akıp giderdi. Onu dinleyen, geziyi kendisinin yaptığını sanır, Venedik’te sessizce otururken ruhu sevinçle ya da korkuyla uzak denizlerde ve olağanüstü yerlerde dolaşır dururdu. İşte Filippo öykülerini böyle anlatırdı.” [AAKA-1711: Cüce, Masallar, Herman Hesse, Can Sanat Yayınları, 2017, (s.15)]
*Herr Baldassare’nin gezilerinden ve yaptıklarından söz etmemesi olanaksızdı. Öylesine zarif ve hoş anlatıyordu ki, herkes dinliyordu. Aslında sözleri tek kişiye yönelikti, o kişi de bu sözlerin birini bile kaçırmıyordu. Baldassare, en olmadık serüvenleri, sanki oradakilerin tümü yaşamışçasına büyük bir rahatlıkla anlatıyor, genellikle gençlerin ve denizcilerin yaptıkları gibi kendini ön plana çıkarmamaya özen gösteriyordu.” [AAKA-1711: Cüce, Masallar, Herman Hesse, Can Sanat Yayınları, 2017, (s.19)]
“Saçmaladım galiba, kelimelerimde güç kalmadı, sanki gelişigüzel konuşuyorum.” [AAKA-979: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski – Karamazov Kardeşler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – 2014, (s.132)]
“Çok sabırlı olmak lazım,” dedi tilki. “Önce, az ötemde oturacaksın, şöyle, otların üzerine… Ben sana göz ucuyla bakacağım; ama, sen hiçbir şey demeyeceksin. Dil bütün yanlış anlaşılmaların kaynağıdır. Ama, her gün, birazcık daha yakınıma oturmalısın…” [AAKA-921: Antoine de Saint-Exupery – Küçük Prens, Mavi Bulut Yayınları – 2013,(s.70)]
“Süslü konuşması da meyhanede tanımadığı kişilerle sık sık yaptığı konuşmalar sonucu elde edilmiş bir alışkanlıktı. Bu alışkanlık bazı içkicilerde, özellikle de evlerinde holgörüden uzak, baskı altında yaşayanlarda bir gereksinme halini alır. Böylelerinin kendilerini içki topluluklarında haklı çıkarmaya, dahası saygı toplamaya çalışmaları bu yüzdendir.” [AAKA-956: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski – Suç ve Ceza, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – 2012, (s.14)]